18 Temmuz 2011 Pazartesi

AYNA AYNA SÖYLE BANA

Saat  geceyarısı…Masada ki kahkahalar yavaşca uzaklaşıyor.. Bitmiş rakı bardakları ve içilmiş kahveler gecenin sonuna doğru yaklaşıldığının habercisi.. Birazdan herkes birbiri ile vedalaşıp evlerinin yolunu tutacak.. Kalbimin gümbür gümbür atan sesini duyuyorum.. Bir sıkıntı giriyor içime..Nefes alamıyorum.. Gene de gülümsüyorum etrafa… Konuşmuyorum, dinler gibi yapıyorum ama dinlediğim aslında iç sesim..  Yorgunum … Eve gidip direk yatağa atasım var kendimi ama ya uyuyamazsam..Ya gecenin karanlığında gümbür gümbür atan kalbim benim kendisine eşlik etmemi isterse…Evet kalkılıyor işte… Birazdan istinasız her gece sessizliğe çevirdiğim anahtarımla yalnız yaşadığım evimin kapısını açacağım… Boğulacak gibi oluyorum…Eve gitmek istemiyorum..
 Kimi insanlar vardır, yalnız kalamazlar…Yalnız kaldıkları zaman kendileri ile konuşan iç seslerinden Azrail’in sesiymiş gibi ürkerler..Kalpleri sıkışır, gözleri kararır..O sesi duymamak adına “program” adı altında başka başka sesler sokarlar hayatlarına..Bu kişilerin çevreleri kalabalık, ajandaları her daim doludur.. Durmadan çalar telefonları..Sürekli yüreklerinde bir yastık bir dünyadan öbür dünyaya koşturup dururlar, kendi dünyalarını teğet geçerek..
Oysa bir insanın en iyi arkadaşı, dostu kendisidir. Kendisini en iyi anlayacak, en acımasızca eleştirecek, yanlış yaptığında uyaracak, sevincine en içten ortak olacak, kederini en derinden paylaşacak kendisidir. Kimse sizi sizden iyi anlayamaz..Herkesin iç bileşenleri birbirinden farklıdır. Herkesin yaşadıkları, bu yaşananlardan çıkarımları kendine özgüdür. Genel geçer doğrular olabilmesine karşın alt açılımları incelenirse muhakkak ki kişiye bağlı farklılıklar görülür. Çoğumuz yaşamışızdır; bir sevincimizi veya derdimizi paylaşmak adına bir dostumuzu ararız. Bir heyecan anlatır,  saatlerce konuşur ama görüşme bittiğinde bir tatminsizlik duygusu ile baş başa kalırız. Döner bir başkasını ararız, sil baştan bir daha anlatırız..Bu böyle uzar gider..Ancak kendi içimizde olayı sindirip kategorileştirebildiğimiz zaman sakinler, huzura ereriz.
Tabii ki insanın dostları olmalı..Gerçek dostlar kendimizle ilgili algı karmaşası yaşadığımız zamanlarda bize en iyi ayna tutan, yorulduğumuzda bizi ayakta tutan, dünyaya farklı renklerle bakabilmemizi sağlayan en kadim kişiler..Onlarsız bir dünya düşünemiyorum..Onlar hayatımızın rengi, kır bahçemizin çiçekleri… Allah eksikliklerini göstermesin.. Son dönemde yaşadığım büyük sıkıntıyı dostlarım olmadan nasıl atlatırdım bilemiyorum.. Hepsinin varlığı ve yanımda duruşları için kendimi ne kadar şanslı hissediyorum anlatamam.. Onlar kendilerini bilirler..Hepinize binlerce teşekkür dostlar..
Ancak bize kendimizin en doğrusunu söyleyebilecek, ruhumuzun derinliklerini kendimize yansıtabilecek , belki acımasızca ama dürüstçe içimizdeki kötüyü yüzümüze vurup onunla yüzleşmemizi sağlayabilecek gene kendi aynamızdır. En iyi niyetli halimize, tüm dürüstlüğümüze rağmen dostlarımızın bize tutacağı ayna bizim onda ki yansımamızın bize geri yansıması olacaktır. Biz istemesek bile yaşam bize bir maske yakıştırır. İşinde başarılı bir kişinin veya hayatını ailesine adamış bir kişinin veya dünyayı umursamaz görünen bir kişinin iç dünyasında nerelerde gezindiğini , bu rolleri hangi ruh hallerinin üzerine inşa ettiğini pek çoğumuz bilemeyiz. Hatta kendimiz bile kendimize bu rollere bürünürken esas motifin ne olduğunu itiraf etmekte, kabullenmekte zorlanırız. Ruhumuzun en dibine saklanmış o karanlık kutuyu ellemek, kapağını açmak istemeyiz. Çünkü o kutuyu açmak kendimizin en zayıf, en kötü tarafı ile yüzleşmek anlamına gelebilir. Bundan kaçınırız.
Kendi aynamıza bakmaktan kaçınmak bizi belki istemediğimiz, belki olmadığımız bir yapının içine sürükleyebilir. İnsanoğlu sürekli bir değişim halinde olduğundan ara ara da olsa kendi kendimizle kalıp aynamızla yarenlik edip, derin bir sohbet tutturmak bize iyi gelir. Nerede olduğumuzu, nerede olmak istediğimizi, nereden nereye geldiğimizi, korkularımızı, arzularımızı bize hatırlatır, yeni hedeflar koymamıza yardımcı olur. Çoğunlukla da  o güne kadar fark etmediğimiz kuvvetli , değişik bir yanımızı bize gösterir. Belki hep var olan, belki de son gelinen noktadan sonra gelişen.. Fark etmez…Önemli olan bu yönümüzün varlığı ve bunun fark edilip hayata geçirilmesidir. Bundan kaçınmak kendimizden kaçınmaktır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder